Karaköy'de bir sabah
Taksim, saç ekimini tamamlar tamamlamaz kendini sokağa atan salça kafalı Araplarla doluydu. Burası en son ne zaman bitmişti? Daha ne kadar süre bitebilirdi? En son ne zaman tiksinmeden şuradan geçmiştim? Üniversite 1 kadar uzak geliyordu bana. Sanki herşey artık çok uzaktı, eskiden olanlar sanki benim uydurduğum yaşanmamış olaylardı, değişim amımıza koymuştu. Şişhane durağında inerek, eziyeti az yaşamak niyetindeydim ama yine de beni pisliğiyle doldurmuştu. Galata'ya giden araya saptım. Kule, "naber abi, bildiğin gibi işte Japon, Arnavut gezdiriyoruz" diyordu, dimdik ve sıkılarak. Karaköy'e doğru seyirdim. Hipsterlar henüz uyanmadığı için, fakir turistler ve dükkanlarını yeni açmış dayılardan başka bir profile rastlanmıyordu. Evden hızlı çıkmıştım ve şeklim yoktu. Kediler diyarı Mums'a oturdum. Çay ve aperatif birşeyler sipariş ettim. Downtempo deep house arası birşeyler çalıyordu. Soluklanmış, keyfim yerine gelmiş ve ısınmıştım. Kasım ayı, ince giyindiğin ...