Kayıtlar

Mart, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Karaköy'de bir sabah

Resim
Taksim, saç ekimini tamamlar tamamlamaz kendini sokağa atan salça kafalı Araplarla doluydu. Burası en son ne zaman bitmişti? Daha ne kadar süre bitebilirdi? En son ne zaman tiksinmeden şuradan geçmiştim? Üniversite 1 kadar uzak geliyordu bana. Sanki herşey artık çok uzaktı, eskiden olanlar sanki benim uydurduğum yaşanmamış olaylardı, değişim amımıza koymuştu. Şişhane durağında inerek, eziyeti az yaşamak niyetindeydim ama yine de beni pisliğiyle doldurmuştu. Galata'ya giden araya saptım. Kule, "naber abi, bildiğin gibi işte Japon, Arnavut gezdiriyoruz" diyordu, dimdik ve sıkılarak. Karaköy'e doğru seyirdim. Hipsterlar henüz uyanmadığı için, fakir turistler ve dükkanlarını yeni açmış dayılardan başka bir profile rastlanmıyordu. Evden hızlı çıkmıştım ve şeklim yoktu. Kediler diyarı Mums'a oturdum. Çay ve aperatif birşeyler sipariş ettim. Downtempo deep house arası birşeyler çalıyordu. Soluklanmış, keyfim yerine gelmiş ve ısınmıştım. Kasım ayı, ince giyindiğin

Bireysellik üzerine

     Görüp görebileceğiniz en güzel şey, mantığınızı ve duygularınızı aynı anda sinerjik olarak harekete geçirebilendir. Belki genel kabul gören en güzel şey olmayabilir. Ama bu "siz"e en güzel gelendir. Bu büyülü durumu kişi kendi tespit etmek durumundadır ve buna giden yol "birey"selliktir.     Genel olarak 2000ler sonrası bireyselliğin yükselişi diye tanımlanan şey, özlenen "özgün"lüğe geri dönüş çabasıdır. Kapitalist düzenin herkesi aynılaştırma çabaları bir kenarda çitlerini örerken, 70lerin özlenen sınırsız özgürlüğü ve 90ların apolitik hapis gençliği arasındaki çekişmedir. Her insan içgüdüsel olarak bencil olsa da, sosyal bencillikle bireyselliği karıştırmamak gerekir. Sosyal bencillik, kaybetme korkularıyla soslanmış özgüven eksikliğidir.     Hayat aslında o kadar özgün bir tecrübe ki. Herkesin hayatı birbirinden farklı. Belki bir santim farklı, belki Dünya Mars mesafesi kadar farklı. Aynı gözüken iki kişi bile çok farklı. Tek yumurta ikizleri bile