Bahaneler ve Bananeler

(Hayat kısaydı, kışlar çok karlı, yazlar çok kuraktı. Her yer aşırı kalabalıktı, çok insan vardı ama az insan vardı.)

Hayat çok güzeldi. Caz dinlerken uyuyakalmak, sabah annenin kahvaltısına uyanmak. Kuşların basit yaşamı ne kadar büyüleyiciydi.

(Okumak zordu, okumamak daha zordu. Gençtin ama paran yoktu, sonra paran vardı zamanın yoktu. Trafikte sabırlı olmalıydın.)

Hayat çok güzeldi. Zaman kavramının olmadığı o değerli anlarda beyninden geçenler ve kalbinden akanlar nasıl da seni titreterek canlı hissettiyordu!

(İyi bir insan olunmalıydı, tüm zorluklara göğüs gerilmeliydi. Toplumun senden bekledikleri vardı, senin sen olmanı bekleyemezlerdi, senin sen kalmana tahammül edemezlerdi.)

Hayat çok güzeldi. Mevsimin ilk eriğini nasıl özlediğini hatırlasana. Eskiden eylülleri okulun açılmasını nasıl da heyecanla beklerdin. Beraber uyuduğun bayramlıkların seni gece canavarlarından korurdu. Ya o babanın aldığı ilk cd çalar ve elindeki az sayıda cdyi sabaha kadar dinleyişin? Nasıl da güzeldi eskiden müzik dinlemek.

(Ekonomi zorluydu, geleceğini garanti altına almalıydın. Herkesten iyi olmalıydın, başkasının yapamadığını sen yapmalıydın. Elinden geliyorsa, dünya üzerindeki her işte en iyi sen olmalıydın.)

Hayat çok güzeldi. Lisedeydin ve o kız sana cevapsız atıyordu. Aslında kalbin onun için atıyordu ama lise aşkları ne de geçiciydi. Aşk acısı ne güzeldi, sırtına sopayı indiren de, kalkman için yardım elini uzatan da oydu. Deneyim herşeydi. Büyümek bir tabuydu ama olgunlaşmak çok keyifliydi.

(Güvenebileceğin insan çok azdı, samimi insan daha da azdı. Kimse üretmiyordu, kimse kendine birşey katmak istemiyordu, kimse zorlanmak ve düşünmek istemiyordu. Herkes tüketimi en doyurucu yaşam biçimi olarak belirlemişti ve ihtiyacından daha fazlasını tükettiğinin farkında değildi veya umursamıyordu.)

Hayat çok güzeldi. Ona baktın, bir daha baktın ve bir daha. Aslında ona bakmayınca kendini kötü hissetmiyordun ama ona baktığında hiç bu kadar canlı hissetmemiştin. Beraber yaşlanmak istediğin, sabah yürüyüşü yapmak istediğin, akşam yıldızlara bakmak istediğin kişi oydu. Herşey enerjiydi, herşey güvendi, herşey sevgiydi.

(Yediğin hiçbir şey doğal değildi, kanser artmıştı. Kapitalizm seni, senin zamanını, senin enerjini nasıl sömürürüm derdindeydi. Reklamlar yalandı, gazeteler yalandı. Oysaki herşey insanların daha rahat yaşaması içindi, herşey insanlık içindi, herşey insanlık içindi.)

Hayat çok güzeldi. Artık bir babaydın. Kızına güzel elbiseler alıyordun, saçını tarıyordun. En önemlisi artık büyük oyunu biliyordun ve onu da bir oyunbozan olarak yetiştirmen için yeterli algıya sahiptin. Onu insan sevgisiyle ve gerçek uğraşlarla terbiye edecektin, aşırı maddiyat ve sanal kumpaslarla değil.

(bla blabbla blablablala bla bla blablabla blabla blablabla...)

Hayat çok güzeldi. Artık derin buruşuktu ve hızlı yürüyemiyordun. Ama dünyayı gezmek ne kadar da güzeldi! Tüm o insanları tanımak ve yaşantılarını gözlemlemek. Sevdiğin insanlarla paylaşmak, değerliye vakit ayırıp, gidebildiğin yere kadar gidebilmek. Kelebeklerin soyu da henüz tükenmemişti, kanatları ne kadar güzel renklerdeydi!






Oh me! Oh life! of the questions of these recurring,
Of the endless trains of the faithless, of cities fill’d with the foolish,
Of myself forever reproaching myself, (for who more foolish than I, and who more faithless?)
Of eyes that vainly crave the light, of the objects mean, of the struggle ever renew’d,
Of the poor results of all, of the plodding and sordid crowds I see around me,
Of the empty and useless years of the rest, with the rest me intertwined,
The question, O me! so sad, recurring—What good amid these, O me, O life?

                                       Answer.
That you are here—that life exists and identity,
That the powerful play goes on, and you may contribute a verse.

-Walt Whitman


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nerede eski bonibonlar?

Montaigne "Denemeler" den alintilar

Minimalizm üzerine düşünceler