Doymadım doyamadım sevmelere seni ben...

Bu yaziyla suanki duygularimin bindebirini bile anlatamayacagimi bildigim halde, yine de yazmaya devam ediyorum, en sonunda hayatin anlamini bulacakmisim gibi heyecanli ve ici icine sigmayan bir sekilde.Nasil denk geldi bilemiyorum ama bu ne hos bir tesaduftur ki kaybettigimi sandigim eski resimlerimi kardesimin laptopundan bulmamla ve 3-5gun once indirdigim eski Sezen Aksu sarkilarini dinlemem ayni gune rastladi.Gunun sonunda, geriye baktigimda kaybettigimi sandigim bircok aninin, kisinin, durumun esasnda beni destekleyerek, beni sekillendirerek, bana nitelikler kazandirarak benimle beraber akan zamana meydan okudugunu anladim.Eski ama tanidik, senden parcalar- Nekadar duygulandigimi, ne kadar cokseyin yeniden kafamda canlandigini tahmin bile edemezsiniz.Ve bu beni oylesine mutlu etti ki Dunya'nin yarisini verseler, bugunun (27Ocak2009) bellegimden silinmesine izin vermem. Iradeyle ve istekle, duygulariyla hareket eden, duygusalligiyla ve "insanligiyla" gurur duyan Cafer Sadik Karakas'in serefine iciyorum, bu soguk ve islak Susurluk gecesinde, eskilerden gelen bir sarkinin sozleri dudaklarimda:

"Doymadım doyamadım sevmelere seni ben
Kimseyi koyamadım yerine yeniden
Saymadım sayamadım sensiz geçen yılları
Ne inkar ne itiraf bu yalnızca sitem."

("Hayatta hersey en sonunda 1'e esitlenir. -Tesekkurler Baba")

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nerede eski bonibonlar?

Montaigne "Denemeler" den alintilar

Minimalizm üzerine düşünceler