Günaydın astral denizkabukluları, şimdi evrenin en enerjik uzun dalga radyo şovu sizinle! (2015 edişın)






Haykırmalısın gökyüzüne!


Gözlerin milyona varıyor kabaca,

Yer uzuyor, okyanus kırılıyor,
Ağaçlar tepeleme yığılıyor dağların eteklerinde.
Kulakların artık iyi duyuyor sinsice.
"Tenebrarum Oratorium" çalsa da bazen kafanda,



Senkronize cennet ıslıkları başını döndürüyor,


Gecelerin masallarını dinler oluyorsun ateşi söndürerek.

Yediklerin artık içinde büyüyor,
İçtiklerin beynini zehirliyor,



"Seni görmeyeli epey oluyorsun" da hissedemiyorsun.



Duvarlar katlanıyor, camlar kırılıyor,

Sesler değişik frekanslarda
(Uçuşan kelebekler ve narin yaz çiçekleri)
Beyninde oynaşıyor,

"Evet, çok güzelsin" oluyorsun da birleşmiyor kolların.


Leylekler yere düşmeye başlıyor,


Gagaları kırılıyor tok sesler çıkararak,

Karınları şiş halde üzüm kokuyorlar,
Taneleri bitmiyor da sen yemeye doyuyorsun.




Mavi-mor masa örtüleri yanıyor,

Radyasyonlu sularda ıslanıyor ayaklar,
Bulutlar asit işiyor evlerin tepesine,
Diş macunu yiyen çocuklar,
Titriyor artık paslı masaların altında,
Hırs bürüyor gözünü de net göremiyorsun.






Haykırmalısın gökyüzüne!

Ölü sonu programlıyorsun sistematik olarak
Eskiyen kartpostallar ve erimiş ayakkabılar,
Kırık taraklar ve çift taraflı açılmış kalemler,
Yoğuruluyor uçurumun dibinde,
Tepeden izliyorsun kekin hazırlanışını,
Birkaç üzüm tanesi düşüyor gökten,
Saçmalıyor defterler, kitaplar,
Ardarda flaşlar patlıyor gökyüzünde,
Buzlar eriyip havuç oluyor insansı şekillerde,
Homurdanıp keke batıyorlar tek tek,
Aşklar ısınıyor da pişiyor kek,
Masallar yükseliyor sanki,
Anlıyorsun ki kek vakti geldi,
Bırakıyorsun uçurumdan aşağı kendini,
Kekin içinde kayboluyorsun da doyamıyorsun bir türlü.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nerede eski bonibonlar?

Montaigne "Denemeler" den alintilar

Minimalizm üzerine düşünceler