Prenses

Bes duyu organlarimin kapsamasi disindaki biri, hayallerimde, anilarimda, her hucremde, cevremdeki insan siluetlerinin sessiz butunlugunde... Gozlerimi kirpmadan, basimi oynatmadan odaklanmami bekliyor. Soba dibinde kivrilmis kedi gibi masum bakiyor, gozleriyle guluyor, sevinciyle kapaniyor yarasi... Bazen, ensemde hissediyorum solugunu, beni yonlendiriyor papatya tarlalarindan gecen, ekmek kokan yollara... Bazen, asirlik agac kovugundan bana dogru geliyor, dokulen sonbahar yapraklarini havaya calarak, beyaz elbisesiyle bana her renk olarak...Bazen, disarinin pisliginden izole ettigim zihnimdeki bahar havasini, annemin sicakligini, babamin bilgeligini, kardesimin sevimliligini yuzume vuruyor her sabah uyandigimda... Bazen, 5 yasindaki Sadik'i 23 yasindaki arkadaslarina anlatan dil oluveriyor, gerceklerin sinsi yozlugunu dagitiyor cocuksu duslerle...

Basroldeki prenses... Onun beyaz, zarif kostumu... Buyuleyici replikleri... Oyun oncesi zihninden rolunu tekrar edisi...
Bu tekrarlardir benim hissettiklerim ve bu hislerdir ki sonsuza kadar tiyatro salonunun duvarlarinda yankilanacak olan!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nerede eski bonibonlar?

Montaigne "Denemeler" den alintilar

Minimalizm üzerine düşünceler